geç keşfettiğim bir yazar ihsan oktay anar. puslu kıtalar atlası ile gönlüme taht kurmuş ve hemen "benim yazarlarım" arasında en güzel yerlerden birini edinmişti. kitab-ül hiyel okuduğum ikinci kitabı.
yine felsefi alt metinlerle örülü bir kitap, yine gerçeklik ya da hayal nedir sorusuna tekrar tekrar çıkan olay örgüsü ile bizleri durup düşünmeye iten, mananın peşinde bir hikaye anlatmış anar.
iktidar hırsının insanoğlunu götürebileceği en kötücül noktalara varıp, sonrasında tüm o bildiğini sandığı şeylerin belki de bir noktadan ibaret olduğuna anlayan kahramanları ile seveceğinizi düşündüğüm bir kitap. kitaptaki çizimleri anlamaya çalışmak nafile idi bence. hiyel'i anlamaktansa hayal'i anlamaya çalışmak yazarın asıl derdi gibi geldi bana. belki de benim derdim bu olduğundan öyle anladım.
yüzeyinden bir avuç toprak aldığınızda yorumlayamayacağınız kadar çok katmanlı bir kitap kitab-ül hiyel. kendi derinliğiniz ölçüsünde içine girebileceğiniz türden.
ama yine de puslu kıtalar atlasından sonra beklentisi yüksek olanları bir miktar hayal kırıklığına uğratabilir.
Anar'ın kitapları hep dikkatle okunması gereken kitaplar gibi gelir bana. Hani insan tek bir kelimesini, cümlesini kaçırmak istemez ya bazı kitapların... Kitab-ül Hiyel'i henüz okumadım. Ama listeme aldım.
YanıtlaSil